CELAL OĞLAN DESTANI – SİVAS

Celal Oğlan Türküsünü www.sivascity.com sitemizde arayarak bulabilirsiniz.

CELAL OĞLAN DESTANI

Bir arkadaşımız Celal Oğlan Destanını şu şekilde anlatıyor ;
Zamanında (anlatılana göre) ata binip tüfek kuşanan, herkesin gözünü korkutan, çamurda yürüyüp beyaza bulaştırmayan, sinirlenince kelime anlamıyla berserker olabilen rahmetli dedem “deli” ya da “teyyar” Mehmet, her duyduğunda bu türküyü hüngür hüngür ağlar, o dağ gibi adam tıkanır konuşamaz, saatlerce dalıp giderdi. Çocuk halimle bir nebze anlardım, ağıt bu, dokunuyor türkü diye ama dedemdeki o kederi, o hüznü açıklayamazdım. Nihayetinde bir gun sorduğumda babanneme, “o türküdeki Celal, dedenin kardeşi sayılır, düğününden hemen önce olmuş yanlarında, canı kadar severmiş Celal’i, dayanamaz o yüzden türküyü duyunca” diye açıklamıştı. Nice yıllar gerçek hikayeyi merak etsem de bir türlü cesaret edip soramamıştım dedeme, cok üzülür, dert vermeyeyim diye. Kendisi rahmetli oldu, bende de hep merak kaldı neydi türkünün hikayesi diye. Nihayetinde bugün sordum babanneme, “neden ağlardı dedem hep bu türküde, nedir hikayesi?” diye, babannemin anlattığı şekliyle şöyle:Aylardan Aralık, sene 1946..dedemin seferberlik sırasında ölmüş abisinin oğlu olan Celal, dedem mehmet, dedemin kardeşi Atem emmi (benim deyişimle), ve Celal’in kizkardeşi Fidan’ın hepsinin düğünü olacakmış..rahmetli dedem, Celal’i kardeşi gibi sever gözetirmiş, Celal de aynı hürmet ve sevgiyle yaklaşırmış..dört düğün olacağı zaman, uğraşması, masrafı zor olmasın diye dört düğünü de bir arada yapalım demişler..Celal o zamanlar Sivas’ta çimento işinde çalışırmış, Sivas tabi o denem köy’e (Deliilyas) uzak, ortalıkta şimdiki gibi at araba da yok,herkes yürüyerek gidip geliyo, gurbette çalısıyor derlermiş..Celal’in nişanlısı Döndü de subay kızı, aynı onun gibi aslen Deliilyasli ..dört düğün bir arada yapılacağı için Celal demiş ki, “Mehmet (dedem)in düğünü önce olsun, yetim büyüdü o küçük yaştan, önce onunkini yapalim..sonra Karakellenin (Atem emmi) düğünü olsun, ondan sonra da Fidanla Sefer’in düğününü yapalım, benimkini en sona da yapariz”..o dönem düğünler tabi şanlı şölenli, kız tarafı davul zurnayla gelini at üzerinde getirirmiş, oğlan tarafında da düğünden iki gün önce kırmızı bayrak çekilirmiş yukarı gelini beklerken..

Her neyse, dört düğünü bir arada yapalım demişler, nikah işlemleri için o dönemin memur olan en yakın yeri Şarkışla’ya gidilecekmiş..toplanılmış, yürüyerek yola çıkılmış..Şarkışla’da nikah işlemleri yapılmış, resmi nikah kıyılmış, düğün(ler) için tekrar köye dönülmeye konulmuş..o ara, (babannemin anlattığına göre bir gece Celal artık rüyasında ne gördüyse), gusül abdesti almam lazım benim, ben bu şekilde dönemem geri, yıkanmam lazım demiş..aylardan aralık, her yer kar kıyamet, buz, soğuk..yapma etme, gidersin bu şekilde, olmaz bir sey demişler, dinletememişler..Celal orda buz tutmuş bir nehrin buzunu kırmış, o suda yapmış banyosunu..

Köye dönülmüş, düğünler baslamış, ama Celal de bu arada hastalanmış..kimseye belli etmeyeyim, geçer diye de etrafa da duyurmamış, öyle geçmiş düğünler..tam Celal’in düğününe sıra geldiğinde, kırmızı bayrak çekildiğinde, gelinin gelmesinden önceki gece artık yataklık olan Celal hastalığından can vermis..kız tarafına haber verilmesi için de dedem gitmiş, zamanında Döndü’ye başlık olan verilmiş ineği gitmiş ahırdan çözmüş, dışarı salmış, o an anlamış Döndü Celal’in öldüğünü..allar beyazlar icinde geleceği evde kırmızı bayrak yerine çekilmiş kara bayrakla, Celal’in ölüsüyle karşılaşmış..işte o an bu ağıdı yakmış..

Ağıdı orjinal haliyle bilen babannemin anlattığına göre söylenen türkü şeklinde sözleri de degiştirilmiş, onun dediği “yiğidim giymiş beyazı, ışığı göğsünde parlar / kara bayrak çekilmiş göğe, nice melekler bakar”, “ben ne okudum ne yazdım, dağlar koyağında gezdim / eşimin (celal oglan) başına gidince, çatlayıp da öleyazdim” şeklinde (ve daha fazlası) kısımlar da varmış..dediğine göre Döndü çok türkü yakan, söyleyen bir insanmış, babannemin hatırladığı kına gecesinde söylediği “aha kınacım geliyor, öndeki deve yata yata, benim eşim nikaha gitmiş, karlara bata bata” seklinde bir türküsü de varmış..türküdeki ipek mendil de tam olarak mendil değilmis..o dönemler beyaz gömlek sahibi olmak zormuş, evlenileceği zaman kız tarafı, hatta gelin kendi eliyle dikermiş beyaz gömleği damada, damatlık olarak verilirmiş..gömleğin yakasına da renkli ipekten fular/kravat karışımı bir şey giyilirmiş içerden, bu imiş ipek mendil diye bahsedilen..

Babannemin anılarına göre kendisi küçük bir kızken düğünden önce gelini gezdirme adetine göre onların eve de gelmiş döndü, babannemin de saçını oklayıp sevmiş, “kız sen ne güzelsin, seni de kaynıma alam” demiş..buna sinirlenen babannemin annesi “kız get, senin bekar kaynın mı var ki” demiş (babannem o dönem evlenen dedemin ikinci eşi zira)..nice yıllar sonra, Döndü’yü ailesi başka birine vermiş, hele ki ondan da dedem tarafı ile onun ailesi arasında gücenme olmuş, seneler sonra babannem dedemle evliyken Döndüyü gördüklerinde dedem sitem etmiş bizim tarafa niye varmadın da ele gittin diye, Döndü de “Memet efendi, bak bu kız sana yıllar sonra nasip oldu da ben Karamustafalara nasip olamadım” diye içini dökmüş..

Yine anlatılana göre Döndü’nün sonraki evliliğinde hiç çocuğu olmamış, doktora gidildiğinde doktor sormuş, “kızım nedir senin bu derdin, seni böyle üzen ne ki kesilmisşin herşeyden (erken menopoza girmiş benim anladığım), hiç olamıyor senin çocuğun?” diye..Döndü de o an hep göğsünde sakladığı Celal’in fotoğrafını çıkarıp doktora göstermiş, “bu yiğit yaktı içimi doktor, neyleyim ben gerisini” demiş..öyle sevmiş Celal’i, o fotoğrafı da hiç ayırmamış yanından..babannemin dediği hala yaşıyormuş Döndü köyde, hep melankoli içinde oturarak kendi basına…

——————————————
Sultan Şehir dergisinde Mehmet Yüksel’in yazısı ise şöyle ;
Bir İlçemiz Altınyayla – Celaloğlan
”İpek mendil dane dane Yudular serdiler güne Ana Celalimi yudular Bas ucunda döne döne Celal oy oy, yavrum oy oy.”
Anadolu, ağıtların haşarı yılkıların kollarında ilden ile ulaştığı soy insanların diyarı. Ebem kuşağının altından geçmeyi murad eden ve her geçişlerinde dilek tutma hakkını bir başkasına veren, destansı yüreklerin toprağı. Askın, deli bir tutsaklıkla arandığı ve her bulunuşunda yeniden yitirildiği, yitik düşler ülkesi. Ev ev, oda oda, Mecnun’ların, Ferhat’ların konuk edildiği ve her yürek daralmasında, Dedem Korkut’un gelip, ılgıt ılgıt seher
yetiyle gamı, tasayı dağıttığı, nice sevdaların konağı…
**
İşte, böyle bir destan. Yürekleri kanatan hazin bir hikâye. Murad alamayan iki gamlı gönül. Gamlandıkca, suların bulanıp, ”bayırdan” aşağılara aktığı bir sevda destanı. Murad alamayanlar işte… Hani… Onların yürekleri de açılmasa semaya, kuşların kanadı kırılır, susuz kalır bütün çiçekler. Bülbül gelip, o şarkıyı söylemez gülistanda. Dağdan ceylanlar inmez ürkek ürkek derelere…
**
İste öksüz bir hikâye, boynu bükük ve kırılgan. Her anımsama da, derin ahların çekildiği, gözlerin buğulandığı, gönüllerin yandığı bir hikâye. Altınyayla’nın güzel kasabası Deliilyas ve köyün yağız delikanlısı Celal. ”Döndü’yle nişanlanır. Düğün parası için Sivas’a gelir ve Çimento

Fabrika’sında işe başlar. 1945 yılına kadar çalışır. Zor şartlarda kalarak düğün hazırlığını görür. Aralık ayının ortasında Deliilyas’a dönerken , bir derede yıkanması gerekir ve yıkanır. Ve hastalığı kapar. ”Gara tifo” denilen bu amansız dert, onu sarıp sarmalar…”
**
Düğün evinde hazırlıklar tamamlanır. Oğlan evinde, bayrak dalgalanır. Lakin Celal’in hastalığı ilerler. Geçer diye uğraşırlar, ilaç içirirler ama nafile. Hastalık iyice soldurur esmer suretini. Celal murad alamadan, gözlerini hayata kapatır. Deliilyas adetleri üzeri, gelin davetinde olan Döndü, haberi alınca dünyası yıkılır. Dünyası yıkılan bir Döndü mü, o diyarın bütün insanları bu acıklı sevdaya yanıp yakılırlar. Döndü, gözü görüp sevdiği, yıllarca yolunu gözlediği, işlemeli çevresini  bir tek ona emanet ettiği Celal’in başında    yü rekteri dağlayan ağıtlar yakar. Bu ağıt öyle bir ağıt ki, gönüldeki divane kuşların kıyıya vurduğu, amansız feryatların Altınyayla dağlarında yankılandığı, kuşaktan kuşağa taşınan bir sevda ağıtı. öndü’nün gönlünü verdiği Celal’e ağıt: ”Evlerinin önü yonca Yonca kalkmış dam boyunca Bu yoncayı kim biçecek Celaloğlan olmayınca Celal oy oy, yavrum oy oy.” Öyle yürekleri dağlayan bir destan ki, insanın gözyaşları yavaş yavaş içine akıyor. ”Muhannete muhtaç olmamak” için gurbeti yüklenip yola revan olan Celal, kuru yerde yata yata, umudunu koyun cebinde saklayarak, Döndü’ye getirir. Celal’in bu vefasına hiç O’nun gönlü dayanır mı?…Elbette dayanmaz, 0 da yükler yüreğini ağıtların divane kollarına:  ”Sivastaki büyük ordu Babamda talime durdu Kalkın gidek çimentoya Çimento Cetal’in yurdu Cetal oy oy. yavrum oy oy. »
Bir sevda öyküsü de böyle sonlanır Deliityas’ın bağrında. Kuşaktan kuşağa. Celaloğlan türküsü hiç unutulmaz yöre insanının belleğinde.
Misafirperver Deliilyas Kasabası’nın ”mum sekili odalarında” aksamları toplanan insanlar, gaz lambasının esrik ışığı altında, yıllar yılı. Mihrali Bey’den Talibi’den

başlayıp Celaloğlan’ın türküsüyle sohbeti taçlandırırlar. Keşke murad alsalardı da. biz de yazmasaydık. bu acıklı öyküyü. Hani… Onların hatırasını da yâd etmek elimizde. Ne dersiniz daha da kirlenmeden, ara sıra yüreklerimizi Celaloğlan’ın türküsüyle yıkayalım. Haydin… hep beraber kulak verelim Deliilyas’ın kıraç dağlarına. Bakalım ne anlatıyorlar Celal’in destanından…
Haşiye:
Celal oğlan ile ilgili ilk çalışma, Ali Şahin Canozan ve Kadir Pürlü tarafından yapılmıştır. 90’lı yıllarda belgesel yapılarak SRT’de yayınlanan bu yapıt, çok beğeni toplamıştır.

——————————————

IPEK MENDİL

İpek mendil dane dane

Yudular serdiler güne

Ana Celalimi yudular

Baş ucunda döne döne

Kurban olayım Döne bacı

Celal ordan savuştu mu?

Dünkü giden ağca bebek

Dayısına kavuştu mu?

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Evlerinin önü yonca

Yonca kalkmış dam boyunca

Bu yoncayı kim biçecek

Celal Oğlan olmayınca

İğde çiçek dal atıyor

Celal odada yatıyor

Ne yatıyon soysuz Celal

Nişanlını el satıyor

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Evlerinin önü kare

Selam söylen Celal yare

Nişanlısın eller almış

Bulunmaz mı buna çare?

Kurban olam döne bacı

Ne zorumuş keskin acı

Bunun işi bitmiş diye

Doktor vermemiş ilacı

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Sivastaki büyük ordu

Babamda talime durdu

Kalkın gidek çimentoya

Çimento Celal’in yurdu

Aşağıdan gelen deve

Gevişini geve geve

Sanki bende gelin oldum

Yukarıdaki büyük eve

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Al işliğin mor yeleği

Kısa dilemiş dileği

Akşamdan geri gidiyor

Celal’in başlık ineği

Celal’de cirite binmiş

Davulcuya vur diyerek

Döndü kıza altın etmiş

Nefsine dur diyerek

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Nazlı benim eşim nazlı,

Ok kirpikli oyma gözlü

Bende buna yanmayım mı

Her sırları bende gizli

Neşed’e gelinlik bozdum

Hem okudum hem yazdım

Akşam başlık giderken

Çatlayıp öleyazdım

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Kurban olayım canına

Felek düşürdü şanına

İki gözüm kör olaydı

Künde geleydim yanına

Görümümün adı döne

Ellerine yakın kına

İnce diktim ağca yudum

Helal olsun kana kana

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Bayrağı kara kaldırın

Davulu çifte vurdurun

Hacı Mehmetler dahımı

Beni oraya indirin

Yüksek evlik büyük bucak

Gül topladım kucak kucak

Hey n’olurdu kadir mevlam

Öksüze düğün olacak

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Açın kapıyı kapıyı

Duyanlar gelsin sesime

Pullu keten haram olsun

Soyha kalasıca fesime

Eser deli poyraz eser

Ciğerim içinden keser

Ana ben Sivas’a gitmem

Celal duyar bana küser

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Yaz gelince biter yonca

Celalin gülleri gonca

Beşikte bebek ağladı

Karadan bayrak kalkınca

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Şarkışla’da muayene olduk

Beraber trene bindik

Bize nazar değer diye

Sorana kaynım dedik

Ne yokuşun dibindeyim

Ne inişin başındayım

Bana dulluk yakışır mı?

Daha on beş yaşındayım

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Aha kınacım geliyor

Hacı kaynım düşmüş öne

Hoca namazı kılınca

Celal’e buyurmuş dua

Ağlayıpta güleceğim

Çatlayıpta öleceğim

Yengeler kapıya geldi

Vur davulcu bineceğim

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Kurban olayım Makbule

Ne ağlıyon bağırarak

Ala çeyiz yazdırmadım

Tütün kahve dağıtarak

Allı entere pullu keten

Nede güzel yakışıyor

Kara bayrak kalkınca

Gökte melek bakışıyor

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Yedi giyim çorap ördüm

Yedi kaynım giysin diye

Sandıktan poşu çıkardım

Celal güvey olsun diye

Daha görmeyim görmeyim

El oğlunun acısını

Ölürsem ölüme koymayın

Nazlı yarin bacısını

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Kurbanlar olayım Fidan

Bayrağım geri mi indi

Yürüyerek gelin geldim

Geldim de Celalim öldü

Celal oğlan yola gitmiş

Sanki muradına ermiş

Bayrak dikileceği gün

Felek buna ayıp etmiş

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Yaz gelirde karlar erir

Sular gelir dura dura

Celal eşim can veriyor

Avazına vura vura

Kapımızın önü arpa

Atlar gelir kırpa kırpa

Sanki bende gelin oldum

Allı duvak çarpa çarpa

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Adım batsın adım Döne

Yücelerden engine indi

Sana diyom kız Nafiye

Gelin Hocalara indi

Arkamda beliğim ince

Örer dikerim kalınca

Vallaha da ata binmem

Celal eşim gelmeyince

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Susuz yerde bitmez söğüt

Deli oldum verin öğüt

Çevrelerde var mı ola

Celal gibi babayiğit

Ben mi yazdım bu yazıyı?

Bozdurdum elli gaziyi

Bana ağlama diyorlar

Nasıl unutayım maziyi

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

El camiden çıkarken

Bulandım gardaş bulandım

Döndüyü gelin getirdik

Uyku uyumadım dolandım

Künde söylerim adını

Alamam ben muradımı

Mezar taşına yazarım

Celal ile benim adımı

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Kaynımın Eşe karısı

Celal derdimin yarısı

Bakın kıyamet koptu

Düşman başına darısı

Mezarımın sıra taşı

Yandı yüreğimin başı

Beni Yusuf’a versinler

Yusuf Celal’in kardeşi

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Kapıdan araba geçti

Dolan Döndü bineceksin

Sevgili gardaşın yari

Kime gelin ineceksin

Aşağıdan kuş geliyor

Sesi ban hoş geliyor

Celal’i götüren taksi

Dolu gitti boş geliyor

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Tarlalarda ot yolardım

Ayak yalın başım kabak

Beni mezara götürün

Uzun gece olmaz sabah

Dostlar bakın düştüm dara

Yürekte açıldı yara

Onu Allaha yoluyorum

Sebebi çekin dara

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

 

Celal oy oy yavrum oy oy

CELAL OĞLAN DESTANI – SİVAS” yazısında 1 yorum var.

  1. Ahmet Yorulmaz dedi ki:

    Çok sevdiğim bir türküdür Çok detaylı bir şekilde paylaşmışsınız emeğinize sağlık..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

buy cialis viagra cialis online buy cialis